İnsan, yaşantısını kendi hayat algısı ile şekillendirir. Bu algı da çocukluk yaşlarında, belki daha anne karnında iken ve sonra geçirdiği tecrübelerin ışığında, kendi irade ve seçimleri ile oluşur.
Kendi seçimi ve irade kullanımı sanki bir yazılım kodlaması gibi, her aşamada, her dallanmalarda karşısına bir tercih ayrımları sunar. İşte bu nokta esas karar verme aşamasıdır. Seçilen bu tercih başka seçenekleri insanın karşısına çıkartır. Fakat ilginç olan ve esas düşünülmesi gerekli olan nokta şudur ki, bu seçimimiz diğer alternatif yolları kapatır ve karşımıza çıkartmaz. Seçimlerimiz, tercihlerimiz ile neler kaybettiğimizi bilemeyiz. Tabi ki bu hep kaybettiğimiz anlamına da gelmemelidir.
Hayat bize tüm imkanları sunar. Eşitsizlik ve adaletsizlik yoktur. Bizim tercihlerimiz yol haritamızı belirler. O zaman şu akla gelebilir. Genelde dünya üzerinde görülen eşitsizlikler ve adaletsizlikler nasıl açıklanabilir? Bu soru sanki 90 dakikalık bir futbol maçı sonunda, farklı skor ile yenilen takıma, niçin yenildin diye sormak gibi manasız bir noktaya gelmektedir. Oysa mağlup takımın içinde çok iyi bir oyuncu da vardır.
Afrika’nın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yetersiz olduğunu kim iddia edebilir? Hitler Almanya’sında yaşayan Almanların zekâ düzeylerinin düşük olduğunu kim öne sürebilir? Demek ki kişisel olduğu gibi toplumsal olarak da seçim ve tercihler bizim iradelerimize kalmıştır.
Tüm bu irade kullanımlarının bir yerde bilinmesi bizim buradaki sorumluluğumuzdan kurtulmamızı sağlamaz.
Teklifler yapılmış, karşılığında irade kullanılarak seçimler yapılmış ve kitaplar kapatılmıştır.
Mikro ölçekte kişilerin seçimi, makro ölçekte toplumların geleceğini belirler.
Karanlık yollardaki yol aydınlatma ışıklarına, yol tabelalarına dikkat etmek ve tercihlerimizi bunlara göre yapmak, akıllı insan olmanın gereği olduğuna inanıyorum.
Yorum bırakın